Çocuklarda ve gençlerde psikolojik dayanıklılık (Rezilyans)

Uzm.Dr. Ferda Volkan (Çocuk Ruh Sağlığı Uzmanı) – Uzm. Klinik Psikolog Tuğba Çebioğlu

Günümüzde çocuklar ve gençler çok sayıda stres kaynağına maruz kalmaktadırlar. Bu stres kaynakları arasında aile içi çatışmalar, akademik performansa yönelik baskılar, bir takım sosyal güçlükler ve akran zorbalığı, ekonomik sıkıntılar ve hatta küresel krizler (pandemiler, savaşlar, doğal afetler gibi) bulunur. Ancak bazı çocuklar ve gençler bir takım zorlayıcı yaşam koşullarına rağmen yine de başarılı bir şekilde yaşamlarına devam edebiliyorken, bazıları psikolojik olarak ciddi şekilde zorlanmaktadır. İşte bu noktada rezilyans (psikolojik dayanıklılık) kavramı devreye girmektedir.

Rezilyans bireyin olumsuz yaşam olaylarına, stresli durumlara veya travmalara karşı koyarak esneklik gösterebilmesi, psikolojik iyilik halini koruyabilmesi ve hatta olumsuz deneyimlerden öğrenerek güçlenebilmesi olarak tanımlanır. Yani rezilyans kişinin yaşamının zorlukları karşısında kırılmadan dağılmadan esneklikle kendini toparlayabilme kapasitesidir.

Rezilyans kavramı ilk olarak 1970’lerde Norman Garmezy tarafından ele alınmıştır. Garmezy risk altındaki çocukları inceleyerek aslında bireylerin olumsuz koşullara rağmen de başarılı olabilme kapasitelerine sahip olduklarını göstermiştir. Sonrasında 1980’lerde Emmy Werner, 40 yıl süren Hawaii çalışmasında, çocukların zorlu yaşam olaylarına rağmen nasıl başarılı olabileceklerini araştırmıştır. Werner’e göre bazı çocuklar ve gençler stresli ve travmatik çocukluk deneyimlerine rağmen sağlıklı bir gelişim gösterebilirler. Bunun nedeni hem bireysel hem de çevresel koruyucu faktörlerden kaynaklanır. Ann Masten 2001 yılında  rezilyans kavramını tekrar ele almış ve rezilyansın olağanüstü bir yetenek değil, “ordinary magic” (sıradan bir sihir) olduğunu belirtmiş ve çocukların doğal olarak geliştirebileceği bir yeti olduğunu savunmuştur. Bu kuramsal çerçeve rezilyansın sadece doğuştan gelen bir özellikten çok, çevresel ve kişisel faktörlerle gelişen bir süreç olduğunu ortaya koymaktadır.

Çocuk ve gençlerde rezilyans gelişimini şekillendiren birçok faktör vardır. Bunlar biyolojik, psikolojik, ailevi ve sosyal faktörler olabilir. Çeşitli beyin yapıları, bir takım genetik yatkınlıklar ve vücutta salgılanan hormanlar rezilyansa zemin hazırlayan faktörlerdir. Bunun yanında yapılan çalışmalar rezilyans geliştiren çocuk ve gençlerde ortak olan bazı psikolojik özellikleri ortaya koymuştur. Bunlar:

  • Öz farkındalık ve duygusal düzenleme
  • Bilişsel esneklik ve problem çözme becerileri
  • Öz yeterlik duygusu ve özgüven
  • İçsel kontrol odağı (olayları kontrol edebilme inancı)
  • İyimserlik ve olumlu bakış açısı
  • Destekleyici ebeveyn tutumları
  • Aile içi iletişim ve problem çözme becerileri
  • Duygusal sıcaklık ve sevgi
  • Olumlu rol modeller

Sosyal faktörler de çocukların psikolojik dayanıklılığı söz konusu olduğunda ele alınması gereken bir diğer bileşendir.  Akran desteği ve olumlu arkadaşlık ilişkilerinin olduğu, okuldaki destekleyici ortam ve olumlu öğretmen tutumları, toplumsal aidiyet duygusuna (kulüpler, spor takımları, gönüllülük çalışmaları) sahip olmak çocuk ve gençlerde rezilyansı destekleyen önemli unsurlardır.

Daha önce de ifade edildiği üzere rezilyans doğuştan gelen bir yetenek değil; öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir beceridir ve çocukların ve gençlerin stres, travma veya zorluklarla başa çıkabilmesi için bazı temel becerilere ve koşullara sahip olması gerekir. Bu beceriler ve koşullar hem bireysel hem de çevresel faktörler aracılığıyla desteklenebilir.

Ailede rezilyansı güçlendirme

Çocukların stresli durumlarda başa çıkabilmeleri için öncelikle ebeveynleri ile güvenli bağlanma geliştirmeleri önemlidir. Güvenli bağlanma bebeklik döneminde bakım veren-bebek arasındaki ilişkinin sağlıklı bir şekilde kurulmasını ifade eder. Çocukluk ve gençlik dönemleri boyunca ebeveyn tutumları güvenli bağlanma sürecini destekler nitelikte olmalıdır. Bu noktada çocuk ve gençlerde rezilyansı desteklemek için ebeveynlerin çocuklarına karşı duyarlı yaklaşımlarını artırmaları, empati kurma ve aktif dinleme becerilerini geliştirmeleri ve çocukların ve gençlerin duygularını yansıtarak güven duygusunu pekiştirmeleri gibi yaklaşımlar sürdürülmelidir. Bunun yanında çocukların ve gençlerin aileye yönelik karar alma süreçlerine dahil edilmesi, uygun durumlarda kendi kararlarını almalarına izin verilmesi ve bağımsızlık duygularının geliştirilmesi, günlük görev ve sorumluluklar verilmesi ve davranışlarının sonuçlarıyla yüzleşmelerinin sağlanması rezilyanslarını güçlendirecek adımlardır. Aynı zamanda ebeveynlerin çocuk ve gençleri sosyal sorumluluk projelerine katılım konusunda teşvik ederek empati ve dayanışma duygusu kazandırma, spor, sanat ve gönüllülük etkinlikleriyle sosyal bağları güçlendirme gibi sosyal aktivitelere yönlendirmeleri çocuk ve gençlerin psikolojik dayanıklılıklarını artıracak yöntemlerdir. 

Okulda rezilyansı güçlendirme

 Aile tutumunun yanı sıra okuldaki destek mekanizmaları da rezilyansın gelişmesine katkı sunan kaynaklardır. Okulların ve öğretmenlerin rezilyans geliştirme sürecindeki rolü yadsınamaz düzeydedir. Öğrencilere eleştirel düşünme becerileri kazandırma, olumlu ve destekleyici okul ortamı oluşturma (zorbalık karşıtı programlar, güvenli sınıf ortamları), öğrencileri sosyal aktivitelere katılımda destekleme, motive edici ve yapıcı geri bildirimlerde bulunma gibi tutumlar rezilyansı destekleyen faktörlerdir.  Bunun yanında okullarda grup çalışmaları ve iş birliği gerektiren etkinlikler düzenleme, empati geliştirme, duygu tanıma ve duygu düzenlemeye yönelik çalışmalar ve oyunlar hazırlama, akran desteği sağlayan mentor programları uygulama gibi yöntemler de ele alınmalıdır.

Rezilyansı geliştirmeye yönelik yöntemler

Gerek aile içinde gerekse okul ortamında çocukların ve gençlerin duygularını tanımaları, ifade etmeleri ve yönetmeleri rezilyanslarını artıran en önemli faktörlerden biridir. Eğer çocuklar ve gençler bu noktada büyük oranda zorlanıyorlarsa duygu tanıma oyunları ve aktiviteleri (örneğin, “Duygu Günlüğü” tutma), duygu regülasyonu becerileri kazandırma çalışmaları (nefes egzersizleri, gevşeme teknikleri), öfke ve stres yönetimi stratejilerinin öğretimi (bilişsel yeniden yapılandırma teknikleri) gibi çalışmalar yapılabilir. Bunun yanında zorluklarla baş edebilmek için çocukların alternatif çözüm yolları düşünebilmesi, yeni stratejiler geliştirebilmesi gerekmektedir. Bu noktada zihin kuramı ve senaryo çalışmaları (Farklı durumlarda olası çözümler üretme), aile ve okul ortamında hata yapmayı öğrenme ve başarısızlıktan ders çıkarma girişimlerinin desteklenmesi ve alternatif düşünme stratejilerinin öğretimine (örneğin, “Başka nasıl çözebilirsin?” sorularını sorma) yönelik çalışmalar sıkça kullanılan yöntemlerdir. Zaman zaman çocuk ve gençler profesyonel destek ihtiyacında olabilirler. 

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) teknikleri, Mindfulness ve stres yönetimi uygulamaları, öğrencilere problem çözme becerileri kazandırma, öğretmen ve ebeveyn eğitim programları uzmanlar tarafından kullanılan yöntemlerdir. Bazı çocuklar ve gençler, travmatik olaylar sonrasında daha dirençli hale gelebilir. Buna travma sonrası büyüme denir. Travma sonrası büyümenin desteklenmesi için olumsuz deneyimleri anlamlandırmalarını sağlama, hikâye anlatımı ve yazma terapisi kullanma ve mindfulness ve meditasyon uygulamaları ile bilinçli farkındalığı artırma çalışmaları yapılabilir. Sonuç olarak çocuk ve gençlerde rezilyans geliştirmek hem bireysel hem de çevresel düzeyde desteklenmesi gereken bir süreçtir. Aile desteği, olumlu ebeveynlik tutumu, güvenli okul ortamı, olumlu öğretmen-öğrenci ilişkileri, duygusal ve bilişsel becerilerin geliştirilmesi, sosyal destek mekanizmalarının güçlendirilmesi ve kriz yönetimi becerilerinin kazandırılması gibi faktörler çocukların psikolojik dayanıklılığını artırmada kritik rol oynar.

Related Posts

Mikroplastikler insan beynine kadar sızdı: Etkileri neler?

Bilim insanları, mikroplastiklerin insan beynine kadar sızdığını duyurdu.

Yaz geldi, neşeleri kaçtı: Evcil hayvanlara yaz rehberi!

Veteriner Hekim Serkan Eroğlu, son zamanlarda etkili olan bunaltıcı sıcaklardan hayvanları nasıl koruyabileceği konusunda bilgi vererek doğru bilinen yanlışlar hakkında uyardı.

Dr. Burak Çağrı Aksu: Kasık bölgesinde hissedilen ağrının nedeni kalça sorunları olabilir

Dr. Burak Çağrı Aksu: Kasık bölgesinde hissedilen ağrının nedeni kalça sorunları olabilir

Kırmızı yeşil ve sarı dolmalık biberlerden hangisi daha sağlıklı?

Renkleriyle sofraları süsleyen dolmalık biberler, sadece görsel değil, besinsel açıdan da dikkat çekici faydalar sunuyor. Peki Kırmızı yeşil ve sarı dolmalık biberlerden hangisi daha sağlıklı? İşte ayrıntılar…

Yağmur sonrası deniz enfeksiyonlarına dikkat!

Özellikle sağanak yağışların ardından denize girilmesinin, çeşitli sağlık risklerini de beraberinde getirdiğini belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Öztürk, “Yoğun yağışların ardından dere, kanalizasyon ya da yüzey suları denizle buluşur. Bu sular, çeşitli mikroorganizmalar, bakteriler ve hatta parazitlerle yüklü olabilir. Bu da, çocuklarda mide-bağırsak enfeksiyonlarından kulak iltihabına, cilt döküntülerinden göz enfeksiyonlarına kadar birçok sağlık sorununa yol açabilir” dedi.

Aşırı sıcaklarda kalp krizi riski artıyor

Prof. Dr. Emre Durakoğlugil, yaz aylarında artan sıcaklıkların kalp sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekti. Durakoğlugil, sıcak havaların kalbin iş yükünü önemli ölçüde artırdığına vurgu yaparak, “Bu durum kalp krizlerini tetikliyor, özellikle risk grubundaki kişiler için tehlike çanları çalıyor” dedi.